22 Şubat 2010 Pazartesi

BEN RABBİMDEN RAZIYIM

Resulullah (s.a.v) ile Hz. Ebubekir es-Sıddık (r.a) oturuyorlardı. Ebu Bekir'in üzerinde eski bir elbise vardı. Öyle ki elbisenin uçlarını göğsünün üstünde ağaç çöpleriyle birbirine tutuşturmuştu.

Bu esnada Cebrail (a.s) geldi. Hz. Peygamber'e Allah Teala'nın selamını bildirdi ve:

"-Ya Rasulallah! Ebu Bekir'in bu hali nedir? Eski bir elbise giymiş, uçlarını da ağaç çöpleriyle tutturmuş!" dedi.

Fahri Kainat Efendimiz (s.a.v):

"-Ey Cibril, o malını fetihten önce Allah'ın dini uğruna harcadı, onun için bu haldedir."
buyurdu.

Bunun üzerine Cebrail (a.s):

"-Ona Allah Teala'nın selamını bildir. De ki: Rabbin sana soruyor, "Şu fakr u zaruret içinde bulunman sebebiyle Ben'den razı mısın yoksa bana kırgın mısın?"

Allah Rasulü, dostu Ebu Bekir'e dönerek:

"-Ey Ebu Bekir, işte Cibril burada, sana Allah Teala'dan selam getirdi. Yüce Rabbimiz buyuruyor ki,
"Şu fakr u zaruret içinde bulunman sebebiyle Ben'den razı mısın,yoksa bana kırgın mısın?"

Ebu Bekir (r.a), Cenab-ı Hakk'ın bu lutfu karşısında sevincinden ne yapacağını bilemedi. Dili tutuldu. Bir müddet ağladı, ağladı... Sonra da:

"-Rabbime mi kızacakmışım? Ben Rabbimden razıyım, ben Rabbimden razıyım, ben Rabbimden razıyım." dedi.

                (Suyuti, Tarihu'l Hulefa, s.39; Ebu Nuaym, Hilye, VII, 105; İbnü'l Cevzi, Sıfatü's-safve,I,249-250)

NEFSİNİ BAŞIBOŞ BIRAKMA

Abdülkadir Geylani (k.s) buyuruyor:

Nefsini öyle başıboş bırakma. Sen ona binersen ne ala. Aksi takdirde o sana biner. Eğer sen onu yere çalarsan ne iyi. Yoksa o seni yere çalar. Eğer izzet ve celal sahibi Allah'a kulluk bahsinde sana itaat ederse ne ala. Aksi halde, onu açlık,susuzluk,zillet,çıplaklık ve yalnızlık değnekleri ile cezalandır. Sakın ha, bu değnekleri onun başından eksik etme. Ta ki, iyice tatmin olup izzet ve celal sahibi Allah'a her hal-ü karda itaat eder duruma gelinceye kadar. İyice mutmain olduktan sonra da yine onunla arandaki cezalandırma işini bırakıverme. Ona "Sen vaktiyle şöyle şöyle yapmadın mı?" diyerek kötülüklerini hatırlat ve bu yolla da onu cezalandır. Ta ki, daima hor, hakir ve zelil durumda kalsın da bir daha baş kaldırmasın.

   AH BU NEFİS!

Aciz kaldım zalim nefsin elinden,
Şu dünyanın lezzetine doyamaz.
Eğnine almıştır gaflet gömleğin,
Ömrü gelip geçtiğini bilemez.

İlahi gaflet gömleğin giyene,
Müslüman der misin nefse uyana,
Kazanır kazanır verir ziyana,
Hak yoluna bir pulunu kıyamaz.

İlahi miskince adem oğlanı,
Varıp tutmaz bir mürşidin elini,
Haram helal kazandığı malını,
Ele nasib eder kendi yiyemez!

Sağlığında ayet,hadis nesine,
Son nefeste muhtac olmuş Yasin'e,
Götürür koyarlar makberesine,
Oğlum,kızım,malım kaldı diyemez!

                                                           Yunus Emre

11 Şubat 2010 Perşembe

DÜRÜST TÜCCARLAR KORUNMALI

Büyük sermayelere sahip müslüman fabrikatörler, dükkan sahipleri, ya da ticaretle uğraşmayan zengin müslümanlar; helal lokma peşindeki ufak hacimli iş yapan dürüst tüccarları, piyasadan silinmemeleri için borç vererek, yardım ederek ayakta tutmalılar. Onlara her türlü yardımcı olmalılar.

Gerekirse verdikleri paranın geri gelmemesi pahasına yardım etmeliler.

Bunu bir kayıp olarak değil, Allah katında büyük bir sevap olarak görmeliler. Hz. Ebubekir (r.a), servetini köleleri azad etmekte kullanırmış. Şu anda kölelik yok. Peki kölelik nasıl var?

Bankalara muhtaç olan, büyük faizler vermek zorunda kalan esnaf var.

Demek ki korunması gereken esas zümre bunlar. Cennetin kapısında sadaka verene 1'e 10, borç verene 1'e 18 sevap olduğunun yazmasının esprisini iyi anlamamız lazım.

Bu dürüst tüccarlar bugün korunmazsa, arkamızdan gelecek nesile doğru ticareti öğretecek tüccar kalmayabilir.

Böyle bir durumda ise imkanı iyi olan bütün tüccarlar, imkanlarını kullandırmadıkları ölçüde bundan sorumlu olacaktır elbette.Hepimiz ticaret yapmak zprunda değiliz. Ama dürüst tüccarları korumak konusunda hepimiz sorumluyuz. 

 Ticaretle uğraşmayan, ama haliyle alışveriş yapan kesimin de kendine göre sorumluluğu var. Herkes, biraz daha ucuza alacağım diye yurt dışı kaynaklı büyük marketlerden, ya da hoşça vakit geçireceğim diye alışveriş merkezlerinden alışveriş yaparsa, bunun sonucunda asıl esnaflar sahneden çekilir, herkes de arkasından gelecek manzaranın sonuçlarına katlanır.

9 Şubat 2010 Salı

GÜNLÜK HAYATIMIZDA İLKELER (AHMET TAŞGETİREN/ALTINOLUK DERGİSİ MAYIS 1993)

-Her akşam günlük muhasebe yap. Bunun için beş-on dakikanı ayır. Günlük hayatını tara. İnsan ilişkilerinden tut kazancına kadar her şeyi süz. İçinden İslam'a uygun olmayan bir şey çıkarsa, onun için tevbe et. Bir başkasını ilgilendiriyorsa, en yakın zamanda ondan helallik dile. Hatanı gider. Gönül kırdı isen gönül al, zarar verdi isen tazmin et, gıybet ettiysen af dile...

-Ölümü sakın unutma. Her nefesin yanında bir ölüm meleği bulunabileceğini düşün. Ölümün insanın önüne bir büyük mahkeme çıkaracağını bil.

-Ahirette sevgili Peygamberimizle yüzyüze geldiğimizde O'nun ümmeti olduğumuzu gönül huzuru içinde söyleyebilecek, utanmak zorunda kalmayacak bir yol tutalım.

-Boğazından giren lokmanın helal olmasına dikkat et. Kazancına dikkat et. Şüpheli şeylerden kaçın.Temiz kazan, mevcut kazancını da temizle. Haram karışmışsa, onu malının içinden çıkar. Bunun için İslam alimlerinin gösterdiği yolları uygula. Haram, kul hakkı karışmış, faiz bulaşmış bir malla ahirete gitme. Allah Teala'nın 'Faiz yiyen kabirden şeytan çarpmış gibi kalkar.' tehdidini unutma. Az fakat temiz olan, çok fakat kirli maldan hayırlıdır, unutma.

-Namaz vakitlerine itina göster. Mazeret arama. Namaz müminin hayatını denetleyen bir gözcü gibidir. Namaza yardımcı ol. Namaz vakitlerini, günlük hayatını sorgulamak için fırsat bil.

Ahmet TAŞGETİREN
Altınoluk Dergisi Mayıs 1993

NOT: Değerli Ahmet TAŞGETİREN ağabeyimize, altın değerindeki bu tavsiyelerinden ötürü teşekkürler.

8 Şubat 2010 Pazartesi

KIRK HADİS-İ ŞERİF

1- ‘Yeryüzünde Allah’ı en çok kızdıran put, kendisine tapılan hevâ ve hevestir.’


(Taberani)

2- 'Hiçbir kul, kıyamet günü


- ömrünü nerede tükettiğinden

- ilmiyle ne yaptığından

- malını nereden kazanıp nereye harcadığından

- vücudunu nerede yıprattığından

sorulmadıkça bir adım dahî atamaz.'

(Tirmizî)

3- 'Kim hidayete davet ederse, o yola girenlerin bütün sevapları ona da yazılır,diğerlerinin ecrinden bir şey eksilmez.Kim de sapıklığa davet ederse, o yola girenlerin günahları ona da verilir,o kötü yolda gidenlerin günahından da hiçbir şey eksilmez.'

(Tirmizi)

4- 'Mümin öldükten sonra, 7 amelinin sevabı kabrinde de kendisine yazılır. Bunlar:


-İlim öğretmek -Çeşme yapmak -Su kuyusu kazmak -Hurma ağacı dikmek

-Cami yaptırmak -Mushaf bırakmak -Ölümden sonra kendisine istiğfar edecek salih evlat bırakmak.

(Ebu Davud)

5- 'Hediyeleşin, zira hediye kalpteki kuşkuları giderir. Komşu kadın, komşusu kadından gelen hediyeyi hakir görmesin, bir koyun parçası olsa bile.'



6- 'Rabbiniz, rahimdir.Bir iyilik yapmak isteyip de yapamayana, bir sevap verir.Yapana,on mislinden yedi yüz misli veya daha fazla sevap verir.Kötülük yapmak isteyip de yapmayana bir sevap, yaparsa bir günah yazar, dilerse onu affeder.'


(Taberani)

7- 'Sizden önceki ümmetlerden bir adam hesaba çekildi; hayır namına hiçbir şeyi bulunamadı. Fakat bu adam insanlarla düşer kalkardı ve zengin bir kimse idi. Hizmetçisine, darda kalan fakirlerin borcunu affetmesini emrederdi. Aziz ve celil olan Allah: ‘Biz affetmeye ondan daha layıkız, onu affediniz.’   
Buyurdu.'



(Müslim)

8- 'Her kim ailesi emniyette, vücudu sıhhatte sabahlarsa; bir günlük yiyeceği de yanında bulunursa, sanki bütün dünya ona verilmiştir.'


(Tirmizi, İbn Mace)

9- 'Ademoğlu sabaha erdi mi, bütün azaları DİL'E ricada bulunup ‘Bizim hakkımızda Allah’tan kork. Zira biz sana tabiyiz. Sen istikamette olursan biz de istikamette oluruz, sen sapıtırsan biz de sapıtırız!’ der.'

(Tirmizi)

10- 'Size iyilik yapanlara karşı iyilik yapmak, fenalık yapanlara karşı da fenalık yapmak meziyet değildir.Asıl meziyet, size fenalık yapanlara karşı da iyilik yapabilmektir.'

(Tirmizi)

11- 'Namaz! Namaza dikkat ediniz! Malik olduklarınız (köleler,kadınlar ve çocuklar) hakkında Allah’tan korkun!


(Resul-i Ekrem’in son sözleri)


(Ebu Davud)

12- 'Beş vakit namazı cemaatle kılan, Sırat Köprüsü’nü şimşek gibi geçer.'



(Taberani)

13- 'Her namaz vakti camiye giden,

-ya Allah yolunda istifade edeceği bir ahiret kardeşi bulur,
-ya güzel bir ilme, ya hidayetini artıracak veya onu sapıklığa düşmekten muhafaza edecek bir kelimeye
-yahut rahmet-i İlahiyyeye
mahzar olur.'



(Taberani)

14- 'Sabah namazını cemaatle kılan, Allah Teala’nın himayesindedir.'



(İbni Mace)

15- 'Günde iki rekat kuşluk namazı kılanın günahları denizlerin köpüğü kadar olsa affedilir.'


(İbni Mace, Tirmizi, Ebu Davud)

16- 'Herkesin eklem yeri kadar sadaka vermesi gerekir. Sübhanallah, Elhamdülillah, La ilahe illallah veya Allahü ekber demek birer sadakadır. İyiliği tavsiye etmek, kötülüğe mani olmaya çalışmak birer sadakadır.İki rekat kuşluk namazı ise bütün bunları karşılar.'

(Müslim)

17- 'KİŞİ BÜYÜK GÜNAHLARDAN KAÇINDIĞI TAKDİRDE; beş vakit namaz bir Cuma önceki Cuma’ya kadar, Ramazan da önceki Ramazan’a kadar arada (işlenmiş küçük) günahlara keffâret olur.'



(Müslim)

18- 'Farzlardan sonra en faziletli namaz, gece kılınan teheccüd namazıdır.'


(Müslim)

19- 'Yedi kimseyi Allah-u Teala kendi gölgesinden başka gölge olmayan kıyamet gününde kendi gölgesi altında barındıracaktır:



• Adalet sahibi devlet başkanı.

• Rabbine ibadet ve itaatle yetişmiş genç.

• Gönlü mescidlere bağlı olan kimse.

• Allah için birbirini seven, Allah için birleşen, Allah için ayrılan iki kişiden her biri.

• Asil ve güzel bir kadın tarafından çağırıldığı halde ‘Ben Allah’tan korkarım’ diyerek haramı işlemeyen erkek.

• Allah yolunda harcadığından solundaki haberdar olmayacak kadar gizli sadaka veren adam.

• Tenhada Allah-u Teala’yı zikredip de gözü dolup taşan kimse.

(Buhari-Müslim)

20- 'Sıkıntılı iken duasının kabul edilmesini isteyen, refah zamanında çok dua etsin!'


(Tirmizi)

21- 'Allah-u Teala’ya -günah işlemeyen dil-  ile dua edin. Birbirinize dua edin! Çünkü ne sen onun, ne de o senin dilinle günah işlemiştir.'


(Tergibüs-salat)

22- 'Kişinin KENDİ MALI, hayır yaparak önceden gönderdiği; MİRASÇININ MALI da, harcamayıp geri bıraktığıdır.'



(Buhari)

23- 'Pek yakında Fırat nehrinin suyu çekilerek aktığı yatakta bir altın hazinesi meydana çıkacaktır. O günü gören kimse, o hazineden kesinlikle bir şey almasın.'



(Buhari, Müslim, Ebu Davud)

24- 'Sizler Horasan tarafından gelen siyah bayraklıları gördüğünüz zaman, derhal ona koşun. Çünkü muhakkak onların içinde Allah’ın halifesi (Muhammed bin Abdullah) olan Mehdi vardır.'



(Beyhaki, İmam Ahmed, Hakim)

25- 'Kehf suresinin baş veya sonundan on âyet ezberleyen Deccal’ın şerrinden emin olur.'



(Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İ.Ahmed)

26- 'Sadakanın en faziletlisi; sen sıhhatte,mala düşkün,zenginlik emeli ve fakirlik korkusu içinde bulunurken sadaka vermendir. Can boğaza ulaşıp da ‘falana bunu verin’ diyeceğin zamana kadar hayrı geciktirme. Haberiniz olsun ! Ölüm yaklaşınca zaten mal mülk mirasçıya aittir.'



(Müslim)

27- 'İyilik ömrü artırır, sadaka günâhları giderir ve kötü ölümden korur.'
(Taberânî)

28- 'Gizli-açık çok sadaka verin ki, rızkınız bollaşsın, yardıma mazhar olasınız ve duânız kabûl edilsin.'


(İbni Mâce)

29- 'Zekat (verirken) malın yaşlı, uyuz, hasta ve zayıfını değil, vasatından veren (kimse imanın tadını alır). Zira Allah sizden mallarınızın en iyisini istemiyor, ancak kötüsünü vermenizi de emretmiyor.'


(Ebû Dâvûd)

30- 'Ödemek niyetiyle borçlanan kimseyi Yüce Allah borcunu ödemeye muvaffak kılar, ödeme niyeti olmayanın da malının bereketini giderir ve ödemeye muvaffak olamaz.'



(Buhârî, İbn Mâce)

31- 'Varlıklı kişinin borcunu erteleyip, süresi içinde ödememesi bir zulümdür.'



(Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud)

32-  'Kim, ödeme gücü olmayan borçluya süre verirse kendisine sadaka ecri vardır… Vadesi gelen borcu erteleyen alacaklıya ise her gün için bir sadaka ecri vardır.'


(Buhârî, Müslim, Tirmizî, İbn Mâce)

33- Birgün Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:


“Kardeşlerimizi görmeyi çok isterdim. Onları ne kadar da özledim!” buyurdu. Ashâb-ı kirâm:

“–Biz Sen’in kardeşlerin değil miyiz yâ Rasûlallâh?” dediler. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- da:

“–Sizler benim ashâbımsınız, kardeşlerimiz ise henüz gelmemiş olanlardır.” buyurdular.


(Müslim)

34- 'İnsanların arasına karışıp onların ezâlarına katlanan bir müslüman, onlara karışmayıp ezâlarına katlanmayandan daha hayırlıdır.'


(Tirmizi)

35- Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- şöyle haber verir:
Birgün ashâbına:

“–Sizden biri, Ebû Damdam gibi olmaktan âciz midir?” diye suâl eden Allah Rasûlü’ne oradaki sahâbîler:

“–Ebû Damdam kimdir?” diye sordular. Rasûl-i Ekrem Efendimiz de şöyle buyurdu:

“–Sizden önceki kavimlerden birine mensup biriydi. «Bana hakâret eden ve dil uzatarak gıybetimi yapan kimselere hakkımı helâl ediyorum.» derdi.”


(Ebû Dâvûd)

36- 'Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır ki, kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek, onlardan başka kimse giremeyecektir. Bu kapıdan girenler ebediyyen susuzluk hissetmezler.'


(Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî, İbn-i Mâce)

37- 'Cennette birtakım köşkler vardır, dışları içlerinden, içleri de dışlarından görülür' buyurmuştu. Bunu işiten bir bedevi ayağa kalkıp:


“–Bu köşkler kimler içindir ey Allah’ın Rasûlü?” diye sordu.

Fahr-i Kâinât -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“–Sözünü güzel ve hoş söyleyen tatlı dilli, yemek yediren, oruca devâm eden, gece herkes uyurken Allah için namaz kılan kimseler içindir!” buyurdu.

(Tirmizi)

38- 'Bir grup insan, Allah’ın evlerinden bir evde toplanır, Allah’ın kitabını okur ve onu aralarında müzakere ederlerse, üzerlerine sekînet iner, onları rahmet kaplar ve melekler çevrelerini kuşatır. Allah Teâlâ da o kimseleri kendi nezdinde bulunanların arasında zikreder.'



(Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, İbn-i Mâce)

39- 'Kim Kur’ân-ı Kerim’i okur ve muhtevâsıyla amel ederse, kıyâmet günü anne babasına bir tâc giydirilir. Bu tâcın ışığı, güneş aranızda olsa, onun dünyadaki bir eve konulduğunda vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, Kur’ân-ı Kerim ile amel eden kişinin durumu nasıl olur, düşünebiliyor musunuz?'


(Ebû Dâvûd)

40- Kim bütün mü’minlerin affedilmesi için istiğfâr ederse, Allah Teâlâ ona her bir mü’min için bir hasene yazar. ***




















































(Heysemî)


(Tirmizi)