17 Kasım 2012 Cumartesi

BİZİ UNUTTUNUZ

Âyet-i Kerîme : "Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz."

(Anekbut, 57)

Hadîs-i Şerif : "Allah Teâlâ kullarına lütufkârdır. Onlara kolaylık gösterilmesine memnun olur. Zorluk çıkaranlara ve başkalarına vermediği başarıyı ve sevabı, kolaylık gösterenlere verir."

(Müslim, Birr 77. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 10; İbni Mâce, Edeb 9.)




BİZİ UNUTTUNUZ  "Siz aydınlıkta, bizler karanlıktayız!"


  



Cuma geceleri yahut Cuma günü, ölenlerin ruhları evlerinin kapılarına gelir ve şöyle hitap ederler:

"-Ey sevgili oğlum, ey sevgili kızım, ey kardeşim, ey evimde oturanlar! Türlü türlü nimetler yiyorsunuz, biz kabirde aç ve susuz, karanlık bir yerdeyiz. Siz aydınlıkta, biz karanlıktayız. Siz yumuşak yataklarda, biz ise çıplak topraktayız. Bizi hiç anmıyorsunuz, bizi unuttunuz. Sizden rica edip yalvarıyoruz. Bizim için sadaka verip hayırlar yapınız. Bizim için dua ve istiğfar ediniz ki, bizlere yiyecek, aydınlık, yatak ve örtü olsun. Bu yapacağınız hayırlar, sadakalar, dua ve istiğfar, ziyaretler bizim için büyük hediyedir." diye sabaha kadar yalvarırlar.

"-Hiç olmaz ise bunları yapmazsanız, sofranızdan artmış ekmekleri köpeklere, kedilere ve kuşlara bizim ruhumuz için veriniz. Bize sevabını bağışlayınız." derler. Bu kimselerin akrabasından birisi hayır yapınca çok sevinirler.

"-Allah sizden razı olsun, sizleri de Allah sevindirsin, bizi unutmadınız, Allah sizi iki cihanda aziz eylesin." deyip giderler. Şu kimseler ki ölülerini hayır ile anmazlar, ölülerinin ruhları da şöylece beddua ederler:

"-Sizler bizi mahrum ettiğiniz gibi, Allah da sizleri mahrum etsin!" deyip boyunları bükük ve üzüntülü olarak geri dönerler.

Nasıl olsa sonumuz ölümdür, hayır ile anarsak hayır ile anılırız.

Herhangi bir müslüman, kıldığı bir namazın veya tuttuğu bir orucun veya okuduğu bir Kur'ân'ın veya verdiği bir sadakanın sevabını, gerek hayatta olsun gerek hayatta olmasın diğer bir müslümana veya bütün müslümanlara hediye edebilir ve bu câizdir. Bu cevap onlara verilir ve her birinin aynı sevaba sahip olacağı fazl-ı İlâhî'den beklenir.

Büyük İslam İlmihali

Erkam Takvimi Arkası 

8 Kasım 2012 Perşembe

ALLAH'I ZİKRETMENİN ÖNEMİ

Âyet-i Kerîme : "Ölüden diriyi, diriden ölüyü kim çıkarıyor? (Her türlü) işi kim idare ediyor? 'Allah' diyecekler. De ki: 'Öyle ise (O'na âsî olmaktan) sakınmıyor musunuz?' "

(Yunus,31)

Hadîs-i Şerif : "Siz meyyit namazını kıldığınız zaman onun için hulûs-i kalple duâ ediniz."

( Ebu Davud, Cenaiz 60, 3199; İbn-i Mace, Cenaiz 23, 1497 )


ALLAH'I ZİKRETMENİN ÖNEMİ








Hasan-ı Basrî'den:

"Makbul zikir ikidir: 1- Hârice sezdirmeden kalbin ve rûhunla Allah'ı hatırlayıp zikretmendir. Bu zikrin çok büyük mükâfâtı vardır. 2- Bundan da daha makbulü, Allah Teâlâ'nın haram kıldığı şeyleri yapmaya kalkıştığında Rabbini hatırlayıp o günahı işlemekten vazgeçmektir."

Hz. Muaz b. Cebel (r.a) şöyle der: "Cennet halkının tek bir hasreti vardır; o da, hayatta Allah'ı zikretmeksizin geçirdikleri vakitlerdir."

Ata b. Ebî Rebah'tan:

"Kim Allah'ın anıldığı mecliste bulunursa, ALLAH ONUN BU MECLİSİNİ 10 KÖTÜ MECLİSİNE KARŞI KEFFARET YAPAR."

Ata b. Ebî Rebah'a soruldu: "Zikir meclsi nedir?"  Cevap verdi: "Namaz nasıl kılınır? Oruç nasıl tutulur? Abdest ve gusül nasıl alınır? Neler helal, neler haramdır? İman nasıl kuvvetlendirilir? Bu gibi meselelerin konuşulduğu her meclis zikir meclisidir."

FIRSAT ARAYIŞI...

Efendimiz, on üç sene insanlara tebliğ için çırpındı. "Gelsinler anlatayım." demedi. Taşlanmayı göze aldı, Tâif'e gitti. Dönüşte bir köleyi buldu, ona hemen tebliğde bulundu. Kölenin müslüman olması, Efendimiz'e çektiği ızdırapları unutturdu. Bir kişiyle sevinmesini bildi.

O bir kişi daha sonra bin oldu, yüz bin oldu...

Erkam Takvimi Arkası

1 Kasım 2012 Perşembe

MEVLÂNÂ HZ. ' NİN İLETİŞİM TEKNİĞİ

Âyet-i Kerîme : "Allah, elbette (O'na gönülden) iman edenleri de bilir, iki yüzlüleri de bilir."

(Ankebut, 11)

Hadis-i Şerif : "Müslüman kardeşine hakaret etmek, kişiye şer olarak yeter."

(Müslim, Birr 32; Buhârî, Edeb 57; Ebû Dâvud, Edeb 47; Tirmizî, Birr 24; İbn Mâce, Duâ 5)


MEVLÂNÂ HZ. ' NİN İLETİŞİM TEKNİĞİ





Hz. Mevlânâ'nın bir talebesi evlenmiş, hayata karışmıştı. Ziyaretine geldiğinde, talebesinin kılık kıyafetinden ihtiyaç sahibi olduğunu anlamıştı. Fakat halk içinde mahcup etmeden ona nasıl yardım edebilirdi?

Nihayet bulduğu çareyi tatbike koyuldu. Kalkıp gitmek üzere olan talebesine seslendi:

"Osman! Sen eskiden çok mütevâzı biriydin, şimdilerde biraz gurura kapılmış görüyorum seni. Çünkü o zamanlarda gelip elimi öperdin. Halbuki şimdi uzakta oturuyorsun, ne yanıma yaklaştığın var ne de elimi öptüğün!"

Osman, kapının yanındaki yerinden mahcubiyetle kalktı, Mevlânâ'nın yanına yaklaşıp eline sarıldı. O sırada avucu içine önceden hazırladığı altınları kimsecikler görmeden Osman'ın avucunun içine koyarak elini kapatan Mevlânâ, şu tembihte bulunmayı da ihmal etmedi:

"Osman! Ben el öptürmeyi çok severim, sık sık gelip elimi öpmeni istiyorum!"

Osman avucu içindeki altınları sımsıkı tutup çıkarak evinin yolunu tutarken, bu zarif anlayış karşısında öylesine duygulandı ki; yol boyunca gözyaşlarını tutamadı.

Ahmed Şahin

Erkam Takvim Arkası

EDİTÖRÜN NOTU : "Ne güzelsin ey Mevlânâ, ey incelikler sultânı, ey Peygamberimizin yolunun takipçisi! Gayri müslimler bile sana hayran, A.B.D'de en çok satılanlar arasında senin kitabın var, seni anlamak için üniversiteler kürsüler kuruyor! Ne mutlu Anadolu'dan çıkıp dünyaya mâlolmuşsun, Rabbim güzel cennetinde bizleri de seninle beraber eylesin... Amin."