Cami yapılırken işin başında usta ve işçilerin gündelikleri hesaplanıp herkesin ne miktar akçe alacağı kendilerine bildirilirmiş. Sonra da bu akçeler, küplere doldurularak inşaatın bir köşesine bırakılırmış.
O günkü iş bitip de akşam paydos olunca, herkes küpün içinden kendi hakkına tekabül eden akçeyi alırmış. Fakat gelgelelim usta ve işçilere dağılıp küpler toplandığında, küpün birinin içinden akçeler eksik değil de hep bir yevmiyelik fazla akçe çıkıyormuş.
Bu durum inşaat yöneticilerini oldukça rahatsız etmiş, "Acaba kim hakkını almıyor?" diye aylarca araştırılmış. Sonunda sıkı bir takiple kimin akçesini almadığını bulmuşlar. Üstü başı fakir giyimli bir işçi, akşam olunca gizlice akçesini almadan kaçıyormuş.
Yine böyle bir iş bitimi akşam işçiyi yevmiyesini almadan uzaklaşırken yakalamışlar ve "Burası padişah hayratıdır, alınterinin karşılığı alınmadan olmaz." deyip geçmiş yevmiyeleri teker teker eline saydıktan sonra merakla, emeğinin karşılığını niçin almadığını sormuşlar.
Gariban amelenin verdiği cevap, bizim iklimlerin insanına yakışır güzelliktedir:
"Benim ne malım, ne mülküm, ne de kenarda birikmiş üç-beş kuruş param var. Şu fâni dünyada Allah rızası için hiçbir hayır yapamamanın ızdırabıyla kıvranıyorum. Bari bu caminin inşaatında para almadan çalışayım da hayır yapayım diye düşündüm." demiş.
Hadis-i şerif: "Biri Allah korkusundan ağlayan, diğeri Allah rızası için gece nöbet bekleyen iki gözü, cehennem ateşi yakmaz."
ERKAM TAKVİMİ ARKASI
II. Bayezid Han Bayezid Camii-İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder