10 Haziran 2010 Perşembe

RABBİMİZİN RIZASINI İSTEYELİM

Hedefimizi yüksek tutmalıyız. Hangi hedef bu? Maddi refah? Makam mevki? Kariyer? Tabii ki hayır. Allah'a yakınlık. Allah'a yakın olmayı isterken korkak olmamamız gerek. Bunu Cenab-ı Hak bize öğütlüyor. 'Ya Rabbi, beni Cennet'ine al yeter, fazlasını istemem.' diye bir duayı tasvip etmiyor. Bu kifayeti Peygamberimiz (s.a.v), dünyalık mal talebi için tavsiye etmiş. "Ya Rabbi! Muhammed hanesini kifayet miktarı rızıkla rızıklandır!" diye dua etmiş. Eline geçen ihtiyaç fazlasını hep dağıtmış. Ebedi hayatımız için Rabbimizden her zaman, bıkmadan usanmadan istemeliyiz. 'Ruyetullah Cennetini istiyoruz Ya Rabbi! Cemalini görmeyi, Peygamber Efendimiz'in cemalini görmeyi istiyoruz Ya Rabbi! Seni çok seviyoruz Allah'ım! Ashab-ı kiramı, evliyaullahı,Allah dostlarını çok seviyoruz Ya Rabbi!' demeliyiz. "Kişi sevdiğiyle beraberdir." buyurmuş ya Peygamberimiz, işte biz buna sığınmalıyız. Biz tüm gün başımızı seccadeden kaldırmasak bile, sen razı olmadıktan sonra olmaz Ya Rabbi! İhlasımızı artır Allah'ım! Bildiğimiz bilemediğimiz kusurlarımızı bağışla Allah'ım! "Bana BENDE OLMAYANLA gel ya Bayezid!" buyurmuşsun ya Ya Sübhân! Sende olmayanla, ACİZLİĞİMİZLE bizi kabul et ya Rabbi!

Oldunsa vakıf aczine,
Edna amel bir dağ olur!
Çürüklerin hep sağ olur,
Zehrin kamu bal-yağ olur.
Dağlar yemişli bağ olur,
Cümle cihan bostan sana!

buyurduğu gibi büyük Allah dostunun, bizi aczini idrak edenlerden eyle. Marifetin, Allah'ı bilmenin tadını nasib eyle bize! Allah'a yakınlığı istersek, nasıl ki ODTÜ,BOĞAZİÇİ koyan öğrenci çalışır,çabalar,daha düşük puanlı bir üniversiteye de girse yine başarılıdır; biz de Cemalullah'ı istersek, geçimimize çalışırken asıl gayemizi, ebedi mutluluğu ön planda tutarsak, Rabbim NİYETİMİZİN TEMİZLİĞİ ÖLÇÜSÜNDE bize, -bizi bizden çok daha iyi bilmesi- nedeniyle ebedi hayatımızdaki yerimize yerleştirir. Çünkü müstehakkımızın ne olduğunu en iyi O (C.C) bilir. Ama biz, 'Ya Rabbi! Beni cehennemden kurtar!' diyerek yalnızca kendimiz için namaz kılar oruç tutar, içimizdeki kıskançlık,affedememezlik,kendini beğenme gibi duygulardan kurtulma yönünde çabalamazsak, kendimiz için istediğimizi başkaları için de istemezsek, 'Tüm ümmeti Muhammed'i affeyle Ya Rabbi!' demezsek, ibadeti de dünya matematiği gibi kendi sevap tartımızı artırmak olarak değerlendirirsek, tıpkı üniversite sınavında hedefini düşük koyup çalışmasını da 'nasıl olsa hedefim küçük,az çalışma bana yeter' diye yetersiz tutan öğrencinin sınavı kazanamayacak noktaya gelebilmesi gibi, Allah korusun ebedi saadeti de kaybedebiliriz! Rabbimizin rızasının olduğu yerlerde bulunalım, her gün kaç insana 'Allah razı olsun.' dedirtebildik ona bakalım! "Ben hastalandım sen Ben'i ziyaret etmedin!" diyecek Cenab-ı Hak! Kul ona diyecek ki: "Nasıl olur Ya Rabbi, sen hastalanmazsın ki!" "Filanca kulum hastaydı, onu ziyaret etmedin! Eğer etseydin, Ben'i onun yanında bulacaktın!" diyecek. Allah'ın rızasını kazanacak, rahmeti celbedecek o kadar çok fırsat var ki aslında dünyada! Mesele nefse muhalefet ile bunları görebilmekte. Çok istediğimiz bir eşyayı alabilecek para elimizde iken, ondan o anda vazgeçip götürüp o parayla bir yetimin, bir hastanın ihtiyacını can-ı gönülden karşılamak! Belki bir hareketle Rabbimizin sonsuz merhamet denizini dalgalandırmak! Büyük Yûnûs:

Cennet cennet dedikleri,
Birkaç köşkle birkaç hûri,
İsteyene ver sen ânı,
Bana seni gerek seni!

diye aşkını dökerken bunu vurgulamıyor mu!

Hem malım,mülküm,evladım her türlü dünyalığım mamur olsun, etrafımda insanlar ne durumda araştırmayayım, hem de ebedi hayatım mamur olsun, olmuyor! Ruh rahat etmez, nefis rahat ederse ruh rahat etmez!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder