11 Temmuz 2013 Perşembe

MÛSÂ EFENDİ HAZRETLERİ'NDEN HATIRALAR

www.davetci.com                                                                                                                                    www.ihvanla.biz

www.dunyabizim.com

Âyet-i Kerîme: "Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir!"  (Hac, 1)

Hadîs-i Kutsî: Cenab-ı Allah (C.C) buyurur: "Ademoğlunun her ameli kendisine aittir; oruç böyle değil, şüphesiz ki o Benimdir.(Çünkü Ben, yemem, içmem, beşeri bütün sıfatlardan münezzehim. Hem oruçta riyâ da yoktur. Binaenaleyh Ben, onun mükâfatını bol bol vereceğim.) (Buhari)

MÛSÂ EFENDİ HAZRETLERİ'NDEN HATIRALAR - İMAM HATİP TERCİHİ

Şuna kesin olarak inandım ki, İslâmiyet, yaşanarak ve örnek şahsiyetler vererek yayılmış ve benimsenmiştir. Eğer sadece dil ile ikrar edilip hayata, fiiliyâta geçirilmemiş, yalnız sözde kalmış olsaydı, İslâm'ın insanlığa ve insanlara tesiri az olurdu. Tarihte buna ait örnekler pek çoktur.

Asr- saâdette sahâbenin hayatına bakıldığında, onların Allah Rasûlü'nden gördüklerini, işittiklerini hemen hayatlarına tatbik etmeleri, hem Allah katında kendilerini yüceltmiş, hem de İslâm'ın cihana yayılıp yücelmesine vesîle olmuştur.

İşte muhterem üstad Mûsâ Efendi de, Allah (C.C) ve Rasûlullah (s.a.v) muhabbetiyle yaşamış, güzel davranışlarıyla örnek olmuş bir Allah dostu idi. Söz açılmışken, bu güzel insanların numune-i imtisal olmaları ve örnek alınmaları için, bilinmesinde fayda olur düşüncesiyle sadece bir iki hatıramı nakletmeyi uygun gördüm:

Bilindiği gibi değerli iki oğlu ve değerli küçük kardeşini, o zamanlar yeni açılmış olan İmam Hatip okuluna kaydettirmişti. Zamanın varlıklı bir ailesi olup Avrupa ve İstanbul'daki tanınmış kolejlerde okutabilecek maddî imkanlara sahip bulunmalarına rağmen, evladlarını ve yakınlarını, açılışına maddî yardımda bulundukları okula kaydettirmiş olması, oradaki çocuklarla beraberliklerini arzu etmesi, şâyân-ı takdir bir hâdisedir.

Şüphesiz ki bunu, İmam Hatip okulunun eğitim seviyesini küçümsemek için söylemiyorum. Orada hem lise müfredatı, hem de din bilgisi, Arapça, Farsça ve edebiyat dersleri vardı. Ama Mûsâ Efendi Hazretleri'nin, o zamanlar daha çok Anadolu'dan, köyden gelen çocuklarla oğullarını kaynaştırmış olmaları, pek büyük bir fazîlet örneğiydi bence...

HASTALARA ŞEFKAT

Sene 1980. Zât-ı âlîleri beni çağırarak Vakıf Gurabâ Hastanesi'nde yatan veya ayakta tedavi gören fakir hastaların tedavi masraflarının karşılanması husûsunu emir buyurmuşlardı. Biz de bu vazifeyi 20 sene müddetle îfâ ettik. Civar eczanelerle anlaşarak fakir hastaların tedavi reçetelerini mümkün mertebe karşılamaya çalıştık. Bazen fakir hastaları, başhekimlikten rica ile ücretsiz olarak yatırmaya gayret ediyorduk. Ancak tedavi için reçetelerini mümkün mertebe karşılanmasına yardımcı oluyorduk. Bazen tedavi giderlerinin yükseldiği durumlarda, değerli oğlu Osman Efendi'ye durumu iletiyordum. Meblağın aştığını ifade ettiğimde,

- "Devam edelim." cevabını alıyordum.

Bizim ulaşabildiğimiz yatan veya ayakta tedavi gören hastalar, bu yardımın nereden geldiğini bilmezlerdi. Vakıf Gurabâ'nın kadın doğum mütehassısı emektar bir doktor hanım, günün birinde bana:

- "Ne güzel bir yardım! Hasta yardımın nereden geldiğini bilmiyor.." demişti.

Mübarek Üstâd-ı Muhterem'in kabirleri pür-nûr, mekanları Cennet olsun! Allah, muhterem evlâdı Osman Efendi'ye de hayırlı, bereketli, âfiyet üzere, uzun hizmet ömürleri lütfeylesin! Âmin!

Dr. Naif ÖZKUL

Altınoluk Dergisi - Temmuz 2013



  


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder