1 Mart 2012 Perşembe

AMERİKALI PROFESÖRÜN İLK NAMAZI

Âyet-i Kerîme: "Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır, ve Allah her şeyi kuşatmıştır. (Hiçbir şey O'nun kudretinin dışında kalamaz.)" (Nîsâ, 133) n

Âyet-i Kerîme: "...Göklerde, yerde ve ikisinin arasında ne varsa mülkiyeti Allah'a aittir. Sonunda dönüş de ancak O'nadır." (Maide, 18)

Hadis-i Şerif: "Sözün en hayırlısı Allah'ın kitabıdır. Yolların en hayırlısı, Muhammed (s.a.v)'in yoludur. İşlerin en kötüsü, sonradan ortaya çıkarılmış olan bid'atlardır. Her bid'at dalâlettir, sapıklıktır."  (Müslim, Cum'a 43; İbni Mâce, Mukaddime 7)

Hadis-i Şerif: "Enes (r.a), Rasûlullah (s.a.v)'ın kendisine şöyle dediğini rivâyet eder: 'Oğlum! Ailenin yanına girdiğinde selam ver ki, sana ve ev halkına bereket olsun!' " (Tirmizî, İstizân, 20)




AMERİKALI PROFESÖRÜN İLK NAMAZI (ERKAM TAKVİMİ ARKASI)


Prof.JeffreyLang


                          

ABD'nin farklı üniversitelerinde görev yapmış matematikçi Prof. Jeffrey Lang, İslâm'a giriş hikâyesini yazdığı "Melekler Soruncaya Kadar (Even Angels Ask: A Journey To Islam In America)" isimli eserinde, derin felsefî düşüncelerle uhrevî duygular arasında ilk namazını şöyle anlatıyor:

"Müslüman olduğum gün cami imamı bana, namazın kılınışını açıklayan bir kitap verdi. Ancak Müslüman kardeşlerimin endişelerini gördüm: 'Acele etme, rahat ol, zamanla yavaş yavaş yaparsın!' dediler. Ben de kendi kendime: 'Namaz bu kadar zor mu!' dedim ve söylenenleri duymazdan gelerek hemen vaktinde beş vakit namaz kılmaya karar verdim. O gece loş ve küçük odama çekilip kitaptan abdest ve namaz hareketleri egzersizlerini yaptım, namazda okunacak sûrelerin Arapça okunuşlarıyla İngilizce anlamlarını ezberlemeye çalıştım. Bu çalışmalar saatlerce devam etti.

İlk namaz denemesi için kendime güven gelince, yatsı namazını kılmaya karar verdim. Vakit gece yarısıydı, kitabı alıp banyoya girdim, kitabı açarak mutfaktaki ilk yemek denemesini yapan aşçı gibi, kitaptaki talimatları dikkat ve incelikle bir bir uygulayarak abdest aldım. Sonra odaya geçip kıble olarak bildiğim bir tarafa yöneldim, derin bir nefes aldım ve alçak bir sesle Allahüekber dedim. Yavaş yavaş Fâtihâ sûresi ile kısa bir sûreyi Arapça okudum. İkinci bir tekbir alarak rükûa gittim, rükûda biraz tedirginlik hissettim, çünkü hayatımda hiç kimseye eğilmemiştim. Secdeye varmak üzere ellerimi ve dizlerimi yere koyunca donakaldım! Secdeye gidemiyordum, efendisinin önünde başını yere koyan köle gibi yüzümü burnumu yere koyup kendimi zillet sandığım bir duruma düşüremiyordum, üstelik bacaklarım da katlanamıyordu, utandım, gülünç duruma düştüm zannettim. Bu durumda beni gören arkadaş ve tanıdıklarımın önünde acınacak ve alay edilecek halimi düşündüm, arkadaşlarımın kahkahalarını duyar gibi oluyordum. 'San Francisco'da Araplar çarptı, bu hale düştü!' gibi sözler sarfedeceklerini tahayyül ederek zavallı duruma düştüğümü hissettim. Bir müddet tereddütten sonra derin bir nefes aldım, başımı secdeye koydum.

Bu esnada, daha önce hiç yaşamadığım bir şeyi hissettim. Bunu kelimlerle ifade etmek mümkün değil. Vücudumu, kalbimin bir noktasından çıktığını hissettiğim ve anlatmaktan âciz kaldığım bir dalga kapladı, soğuk gibiydi, ilk etapta irkildim, vücuduma olan etkisinden ziyade garip bir şekilde duygularımı etkiledi ve görünür bir rahmetin varlığını hissettim. Bu rahmet, sonra içime nüfuz ederek içimde kaymaya başladı. Sonra sebebini bilmeden ağlamaya başladım, ağlamam artıp gözyaşlarım aktıkça, rahmet ve lütuftan harika bir gücün beni kucakladığını hissettim. Günahkâr olmama rağmen, günahlarımdan ya da utanç ve sevinçten dolayı ağlamıyordum. Sanki büyük bir set açılmıştı, içimdeki korku ve keder sel olup gidiyordu. Bu satırları yazarken kendi kendime diyordum: 'Allah'ın rahmet ve mağfireti sadece günahları affetmiyor, o aynı zamanda bir şifa ve bir sekînedir.' Uzun bir süre başım eğik şekilde öylece dizüstü kaldım. Ağlamam durunca, yaşadığım deneyi akılla îzah etmenin mümkün olmadığını anladım. 

ERKAM TAKVİMİ ARKASI
  









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder