3 Mayıs 2011 Salı

STEFAN MAKOWSKİ'DEN HÜSEYİN ABDÜLFETTAH'A (ERKAM TAKVİMİ ARKASI)

STEFAN MAKOWSKİ'DEN HÜSEYİN ABDÜLFETTAH'A (ERKAM TAKVİMİ ARKASI)


Stefan Makowski, Berlin'de çalışan ünlü bir grafik sanatçısıydı. Çalıştığı atölye, konusunda bir hayli uzmandı ve Alman sanatçının eserleri, çıkarıldığı sergilerde çok ilgi topluyordu. Ancak çok sevdiği sanatı, ona ciddi bir manevî doyum sağlamıyordu. Bu konularda ilmî araştırmalar yapmak üzere bir daire kiralamak istiyor ve her şey bu arzu ile başlıyordu. Gazete ilânından bulduğu ilk uygun dairenin peşine düşüyordu hemen...

Hayrettir ki, telefon ettiği daire, kendi evinin çok yakınındadır. Zili çalar. Kapıya çıkan on yaşlarındaki çocuk, onu bir kez daha şaşırtır. Çünkü, başı takkeli bu çocuğun sırtında, ona çok yakışan beyaz bir cübbe vardır. Geliş maksadını söyler. Küçük çocuk, "Bir dakika, Şeyh Ali'ye haber vereyim." der. Stefan Makowski rüyada gibidir. Bir başka dünyanın kapısını çaldığını anlamaya başlar.

Küçücük bir tekke havasına büründürülmüş bu mekanın samîmiyeti, sıcaklığı, onu bir anda kavrar ve adeta geliş gayesini unuturcasına gördüklerini anlamaya çalışır. Telaşlı hareketlerin öğle namazına hazırlık olduğunu çok sonraları anlayacaktır. Çeşitli yaş ve meslek grubundaki bu insanların huzur içindeki faaliyetleri ona da huzur verir. Ve gurbet burukluğunun derin ve tarifsiz hüznünü ulvîleştiren ezanla, içinde, taaa yüreğinin ortalarında bir şeylerin kıpırdadığını hisseder.

Şeyh Ali, ona kendilerine katılmak isteyip istemediğini sorar. Artık gassal elindeki ölü gibidir. "Evet." der ve ilk namaza hazırlanan yedi yaşındaki bir masum gibi, elinden tutularak abdest almaya götürülür. Hiçbir şey bilmeden ve anlamadan denenleri yapar. Arasına girdiği saflarla birlikte bir bilinmez huzur ülkesine yükselip uçtuğunu sanır.

Namazdan sonra çaylı sohbet başlar, Makowski sorar onlar söyler. Söylenenleri beğenir. Şeyh Ali ona Kelime-i Şehadet'i söyletir ve elinden tutarak ayağa kaldırır. "Artık Stefan müslümandır ve bizim kardeşimizdir." der. Manevî atmosfer o kadar candan ve içtendir ki itiraz edemez. "Düşünebiliyor musunuz?" diyor, "Benim gibi bir Avrupalı kafa, önce gönlüyle müslüman oldu. Sonra anlamaya ve şuurlanmaya başladı, ilmi ve kafayı mitleştirmiş bir toplumun insanı için ne garip değil mi?"

Hayatının son on yılı giderek artan bu çabalarla dolu. İslam'ı buluşunun hikayesini "Nakşibendiyye Üzümü" isimli bir eserinde anlatmış. Grafik sanatını da hat sanatına dönüştürmüş.

Hüseyin Abdülfettah, İslam'a hizmet aşkiyle şevkli bir insan. Şimdilerde Avusturya'nın Almanya sınırına yakın bir yerde bir İslam Köyü kurma çabasında. Kadınlı erkekli üç yüz kadar Batılının hidayetine vesîle olmuş...

(İslam'la Hayat Bulanlar, Erkam Yayınları)

Erkam Takvimi Arkası

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder